KÜLTÜREL PEYZAJ VE BİSİKLET
Kültürel peyzajdan bahsedildiğinde, akıllara ilk olarak çocukluğumuzda hayranlıkla izlediğimiz kıvırcık saçlı ressamın tabloları gelir. Aslına bakılırsa, ressam tablolarında iğne yapraklı ağaçlar ve bu ağaçların altında mütevazi bir kulübe ile bize fırçası döndüğü kadar kültürel peyzajın tanımını yapmaya çalışmıştır. Kültürel peyzaj her bilim dalı tarafından ana çerçevesi aynı olsa da içeriği farklı biçimde tanımlanmaktadır. Örneğin bir şehir planlamacı ile bir biyolog kültürel peyzajı farklı şekillerde ifade etmekte ve çalışmaktadır. Bende burada kültürel peyzajı bir bisikletçi gözü ile tanımlamaya çalışacağım. Hatta biraz daha ileri gidip bisikletin bir kültürel peyzaj ögesi olduğunu kanıtlamaya çalışacağım.
Bisiklet doğaya yakışmıyor mu?
O zaman neden kültürel peyzaj ögesi olmasın?
![]() |
Claude Monet'in Giverny Deki Ot Yığını Yağlıboya Tablosu
|
![]() |
Teraslama ile yeryüzünün şekillenmesi
|
Kültürel Peyzaj
"doğa ve insan yapımı unsurların uyumlu birlikteliği"
Kültürel
peyzajın tanımında bahsedilen “doğa ve insan yapıtının uyumu” bana bisikleti anımsatıyor. Basit bir mekanizma ile çalışan bisiklet yol
almak için sürücüsünün gücünden başka hiçbir şeye ihtiyaç duymazken, arkasında tekerlek izinden başka hiçbir iz bırakmaz. Bisikletin yol alması için
otomobillerinki gibi bol şeritli yollara ihtiyacı yoktur. İki ağacın arasından
kıvrılarak giden mütevazi yollar, patikalar bisiklet için yeterlidir. Büyük
viyadüklere ve hafriyatlara gerek kalmadan yapılan bu mütevazi yollar doğayı
kibarca şekillendirmektedir. Biz bisikletçiler ise bu yolların birer naif
yolcuları olmalıyız. Bisiklet,
insan ile doğanın birleşmesini sağlayan bir araçtır. Bisikletçi topoğrafyanın her iniş çıkışını
pedallarında, her kıvrımını ise gidonunda hisseder. Bisiklet üstünde bir çam
ormanı içinde süzüldüğünüzü hayal edin! Tatlı bir eğimle yokuş aşağı süzülürken, çam kokusunu burnunuzda, peyzajın pastoral
tonlarını gözlerinizde, rüzgarı da teninizde hissederek, doğayı bisikletin verdiği
heyecanla birleştirirsiniz. İşte doğa ile gerçekleşen bu bütünleşme insana tarifi zor duygular yaşatır. İnsanın bisiklet üstündeki bu mutluluğunu sadece hormon seviyelerinin değişmesine bağlamak yetersizdir. Bu
mutluluğun sebeplerinden bir tanesinin, bisikletin doğa ile olan bu kusursuz
uyumu olmalı diye düşünüyorum. İnsan, doğa ve bisiklet arasında ortaya çıkan bu uyum, bisikletin çevreci bir araç olmasının yanında, insan ölçeğine uygun bir araç olmasından kaynaklanmaktadır. Mimari ve şehircilikte insan ölçeğine uygun
yapılar ve şehirler hayatı daha yaşanabilir kıldığı gibi bisikletin de ölçekli
tasarımı insan yaşamına katkı sunmaktadır. Bisikletin hem hacimsel hem de
ağırlık olarak insan ölçeği ile ahenk içinde olması bisikleti diğer araçlardan ayırmakta ve
onun insan ve doğayla olan ilişkisini kuvvetlendirmektedir.
![]() |
İzmir, Dikili Çağlan köy yolu (Aktürk 2018) |
Ölçek!
Bisikletin hem hacimsel hem de ağırlık olarak insan ölçeği ile uyum içinde olması, bisikletin insan ve doğayla olan ilişkisini kuvvetlendirmektedir.
![]() |
İzmir Dikili kırsalı Eurovelo yolu (çizim: E. Aktürk 2018) |
Bisiklet severler bir bisiklet gördüğünde heyecanlanırlar. Belkide ülkemizde bisikletlilerin birbirlerine selam vermesinin bir sebebi de bu heyecanlarını saklayamadıkları için olabilir. Aynı şekilde televizyon ekranlarında bir bisiklet yol yarışı gördüğümüzde, kaşımız gözümüz oynar, heyecanlanır ve bir bakmışız yarışın sonunu getirmiş oluruz. Bisiklet yol yarışlarında bisikletçilerin rakipleri ile mücadelesinin yanında bisikletin doğa ile ilişkisini izleyicilere sunar. Yarış etaplarında akıp giden doğa manzaralarında ve tarihi köylerde bisikletin varlığı güzel bir görüntü oluşturmaktadır. Burada pelotona uzaktan bakıldığında çok sayıda takım ve servis otomobillerini olduğunu da parantez içinde belirtmek gerekir. Fransa Bisiklet Turu ve Giro İtalya gibi başlıca bisiklet yol yarışlarının izlerken zevk vermesinin bir sebebi seçilen etapların zengin kültürel peyzaj ögelerini içermesinden kaynaklanmaktadır. Türkiye’de düzenlenen Cumhurbaşkanlığı Bisiklet Turu maalesef aynı görsel zenginliği verememektedir. Oysa Türkiye hem coğrafi hemde kültür varlıkları açısından oldukça zengin bir kültürel peyzaja sahip olmasına rağmen etaplar bu peyzajların kıyısında köşesinden ya da alakasız bir yerinden geçirilmektedir. Etaplar eğimi ve altyapısı açısından yarış için uygun olabilir fakat görsel zarafet ve bisikletin doğa ve kültürle ilişkisini irdelemek açısından yetersiz kalmaktadır. Bu nedenle turu fabrika ve otobanlardan geçirmek yerine, kırsalda bulunan doğal ve kültürel ögelerin bulunduğu daha dar yollardan geçirmek yarışın keyfini arttıracaktır.
Kültürel peyzajın oldukça zengin olduğu bir ülkede,
Cumhurbaşkanlığı Bisiklet Turu neden Fabrika içinden veya 10 şeritli otobandan geçer?
Bisikletin doğa ve insan ile olan bu uyumlu ilişkisi, bisikleti kültürel peyzajın kültürel ögesinden biri yapmaktadır. Dolayısı ile her kültürel öge gibi bisiklet kültürü de korunmalı, yaşatılmalı ve geliştirilmelidir. |
Yorumlar
Yorum Gönder